
Poor Things, bence sinema da neler yapılacağının önünü açan bir başyapıt diyebilirim. Filmi seyrederken, katman katman seyretmek gerekir. Çünkü film görsel olarak hayal gücünü zorlayan fantastik bir evrende kurulmuş. Ben bu filme “Modern Frankenstein” demek istiyorum. Motor hareketlerini yapamayan Bella Baxter dünyayı sorgulama için evini terk eder ve aynı gerçek hayattaki gibi şu andaki dünyanın sorunları ile yüz yüze kalır. Lantimos burda bir insanın haberler’de izleyebileceği ya da gerçek hayatta deneyimleyebileceği temel sorunları Baxter’ın yaşam çizgisi üzerinde anlatmış. Lantimos’ un evreni o kadar fantastik ki inanılır gibi değil ama çok inandırıcı. Benjamin Button dünyada yaşarken herkes normal yaşlanırken, Button ihtiyar doğup ölüme gençleşip yaklaşması etrafındakiler tarafından absurt sayılmadığı gibi Baxter’in yaşamı ve evreni de bize normal geliyor. Bella filmin sonunda eğitimli bir doktor oluyor. Baxter dünya da sorunları öğreniyor ve evine dönerek daha güçlü bir birey olarak yaşamına devam ediyor. Ana hikaye bu alt metin olarak; zengin yoksul farklı, açlık savaşları, sınıf ayırımı, kadın erkek ilişkileri, cinsellik, beden işçilerinin durumu hatta en önemlisi eğitimin ne kadar önemli olduğunu anlatan bir film. Ve daha bir çok konuya değiniyor.
Poor things’te lanthimos bir filme tüm dünyayı ve sorunlarını sığdırmaya çalışmış ve sığdırmış ama önemli olan o dünyanın akıcılığı ve mantıksızlığının olmaması.
Poor Things öncelikle 4 Oscar, Bafta’dan 2 ödül ve Venedik film festivalin den ödüller aldı. Tabi ki bir filmin ödül alması başka bir olgu, topluma hitap etmesi başka bir olgu. Günümüze kadar festival filmleri ve ana akım dediğimiz filmler arasında seyirci açısından kopukluk vardı. Film seyretmek için platformların çoğalması ile bu uçurum kapandı. Kesinlikle seyredilmesi gereken bir film.